Son yıllarda Türkiye’de, FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü) adlı yapıyla ilişkilendirilen dolandırıcılık vakaları artış göstermeye devam ediyor. Bu tür dolandırıcılıklar, güvendikleri kişilere ve ağlara inanan insanlar üzerinden gerçekleştiriliyor. Mağdurlar, dolandırıcıların sunduğu sahte vaatlere kanarak büyük miktarlarda para kaybediyor. Özellikle, FETÖ ile ilişkili sahteciliklerin yaygınlaşması, insanların güven duygusunu sarsmakla kalmayıp, toplumda geniş bir kaygı ve panik yaratmaktadır. Bu durum, dolandırıcılık suçlarını daha da yaygın hale getiriyor.
FETÖ, 2016 yılında gerçekleştirilen darbe girişimi sonrası Türkiye’deki birçok kişiyi haksız yere hedef almış olsa da, örgüt bağlantısı iddiası utilisé dolandırıcılık faaliyetlerine zemin hazırladı. Dolandırıcılar, insanlara FETÖ ile ilişkileri olduğu ya da olur olmadıkları yönünde baskı yaparak büyük miktarda para talep etmektedir. Özellikle, çeşitli sosyal medya platformları ve internet üzerinden aktivite gösteren dolandırıcılar, organizasyonun gücünden faydalanarak mağdurları tuzağa düşürmektedir.
Bu tür dolandırıcılık faaliyetlerinde en çok kullanılan yöntemlerden biri, dolandırıcıların kendilerini farklı pozisyonlarda tanıtarak insanları ikna etmeye çalışmalarıdır. Bu kişiler, kendilerini polis, savcı ya da devletin diğer kurumlarına mensup kişiler olarak tanıtarak, mağdurların korku ve tedirginlik duymalarını sağlamakta ve bu korku üzerinden maddi talepte bulunmaktadırlar. Bu süreçte, insanlar genellikle kendilerini uyanık hissetseler de, dolandırıcıların taktikleri karşısında çaresiz kalmaktadırlar.
Milyonlarca lira dolandırıcılığa maruz kalan birçok mağdur, yaşadıkları talihsiz olayları paylaşarak insanları bu tür durumlara karşı uyarmaya çalışıyor. Birçok kişi, tanıdıkları ya da sosyal medya üzerinden tanıştıkları kişiler tarafından dolandırıldıklarını belirtmektedir. Örneğin, bir mağdur, kendisine ulaşan bir tanıdığının FETÖ bağlantılı bir hesap üzerinden para talep ettiğini, korku ve panik içinde tüm birikimlerini o kişiye göndermesi gerektiğini düşündükten sonra yaşadığı kayıpları dile getirmiştir.
Bu gibi olaylar, insanlara güvenin ne denli önemli olduğunu hatırlatmakla kalmıyor; aynı zamanda toplumsal bir duyarlılık oluşturarak, benzer vakaların tekrar yaşanmaması adına mücadele etmeleri gerektiğini de işaret ediyor. Dolandırıcılık olaylarının önüne geçmek, bireylerin dikkatli ve temkinli olmalarını gerektirirken, aynı zamanda bu olayların organizasyonel bir şekilde ele alınması için de devletin gerekli önlemleri alması açısından kritik bir dönüm noktasıdır.
Kamuoyunun bu konuda bilinçlendirilmesi, eğitim programlarının yaygınlaştırılması, dolandırıcılık vakalarının takibi ve suçluların adalet önünde hesap vermesi, toplumsal bilinci artırarak benzer olayların yaşanmasını azaltabilir. Özellikle genç neslin bu tür tehlikelerden korunması, dolandırıcılıkla mücadelede önemli bir adım olacaktır. Ülkemizde bulunduğu söylenen FETÖ gibi yapılar, sadece mağdurları değil, tüm toplumu etkileyen bir insanlık suçunu ortaya çıkarmaktadır.
Sonuç olarak, FETÖ yalanlarıyla dolandırıcılık, toplumsal huzuru bozma potansiyeline sahip ciddi bir sorundur. Bu gibi vakaların yaşanmaması için bireylerin dikkatli olması ve gerektiğinde yetkililere başvurarak destek alması büyük önem taşımaktadır. Unutulmamalıdır ki, dolandırıcılık, basit bir aldatmaca olmaktan öte, toplumsal güveni derinden etkileyen bir suçtur. Dolayısıyla, bu konuda toplumsal dayanışma ve bilinçlenme şarttır.