Hakkari’nin küçük bir köyünde yaşayan Derya Akman, yaşamını kabusa çeviren yılan korkusuyla mücadele ediyor. Yılanların bulunduğu bir bölgede yaşayan Derya, her an karşılaşma korkusuyla günlerini geçiriyor. Bu korku, maalesef ki onun için fiziksel ve psikolojik sıkıntılara yol açarak üç kez düşük yapmasına neden oldu. Hakkari'nin dağlık ve engebeli arazisinde yılanların sıkça görüldüğü anlar Derya’nın hayatını adeta felç etmiş durumda. Koşulların ve psikolojik baskının birleşimi onu derin bir kaygıya sürükledi ve bunun sonucunda istemediği bir durumla yüzleşmek zorunda kaldı.
Yılan korkusu bilimsel olarak "ofidiofobi" olarak adlandırılmaktadır. İnsanlar arasında yaygın olabilen bu korku, bazen travmatik deneyimler sonucunda gelişebilir. Derya'nın durumunda olduğu gibi, yılanlar karşısında hissedilen korku ve panik, zihinsel sağlığı önemli ölçüde etkileyebilir. Derya, yaşadığı düşüklerin ardından psikolojik destek almak zorunda kaldı. İlk düşükten sonra “Bu bir tesadüf olmalı” diyen Derya, ikinci ve üçüncü düşük yaşadıktan sonra durumunun ciddiyetini anladı. Artık evdeyken bile her an bir yılanla karşılaşabileceği kaygısıyla yaşamaya başladı.
Yılan korkusu, Derya'nın günlük hayatını da etkileyerek, sosyal hayattan uzaklaşmasına ve eve kapanmasına yol açtı. Ailesi ve arkadaşları Derya'yı yalnız bırakmamaya çalışsa da, bu korku onun toplumsal ilişkilerini zayıflattı. Sürekli kaygı hali, hem ruhsal hem de fiziksel sağlığını olumsuz etkiliyor. Her gün yüzyüze geldiği bu korkuyla başa çıkabilmek için farklı yöntemler arayan Derya, yaşam kalitesinin giderek düştüğünü hissetmeye başladı.
Hakkari'nin doğal yapısı göz önüne alındığında, bu bölge yılanlar açısından oldukça uygun bir yaşam alanı sunmaktadır. Yerel halk, yıllardır bu canlılarla iç içe yaşayarak onları tanımakta ve bir şekilde başa çıkmaya çalışmaktadır. Ancak her ne kadar deneyim sahibi olsalar da, yılanların oluşturduğu korku, her yaştan insanı etkileyebiliyor. Hakkari’de geçen yıllar içinde yılanların sayısındaki artış, insanların daha fazla tedbir almasına neden oldu. Derya gibi birçok kişi, yılanların olduğu alanlardan uzak durmayı tercih etmeye başladı. Ortak bir korku durumunun yaşandığı bu bölge, insanlara yalnızca doğanın güzelliklerini değil aynı zamanda tehlikelerini de hatırlatıyor.
Derya, yaşadığı bu korkunun üstesinden gelebilmek için yerel doktorlarla görüşmekte ve ruh sağlığı uzmanlarından destek almaktadır. Doktorlar, ona zaman zaman yogayı ve meditasyonu önermekte, zihin beden bağlantısını güçlendirme çalışmalarında bulunmasını salık vermektedir. Bu yöntemlerle Derya, yılan korkusuyla başa çıkmayı umut ediyor; ancak her geçen gün, korkusunun hayatında yarattığı etki daha da derinleşiyor. Yılan korkusu, onun yaşamaktır dolaylı olarak etkiliyor. Yaşamında küçük mutluluklar için dahi tereddüt yaşıyor ve bu kararları alırken büyük bir stres altındadır.
Derya'nın hikayesi, yılan korkusunun ne kadar gerçek ve yıkıcı olabileceğini gösteren çarpıcı bir örnek. Hakkari gibi doğal yapısı zengin olan bölgelerde, doğanın sunduğu tehlikelerle yüz yüze gelmek, yerel halk için bir yaşam gerçeği; ancak bu durum, ruh sağlığı açısından önemli zorluklara da yol açabiliyor. Kurbanların yaşadığı travmalar, sadece bireyleri etkilemekle kalmayıp, aileleri ve toplumları da dolaylı olarak etkiliyor. Yılan korkusu ve buna bağlı yaşanan psikolojik sorunlar, tek başına çözülebilecek meseleler değil. Bu problemlerle başa çıkma yollarının araştırılması ve destek mekanizmalarının geliştirilmesi, bireylerin toplum içerisinde sağlıklı bir şekilde yaşamalarına yardımcı olabilir.
Derya’nın hikayesi, korkuların bilinçli bir şekilde ele alınmasının ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Herkesin bir korkusu olabilir, ancak bunlarla başa çıkmanın yollarını bulmak toplumsal bir sorumluluk olarak karşımıza çıkıyor. Hakkari’deki durum, yalnızca Derya’nın hikayesi olarak kalmamalıdır; bu durum, bölgedeki herkesin özen göstermesi gereken bir sorun olarak dikkate alınmalıdır. Korkularla başa çıkabilmenin yolu, anlayış ve dayanışmadan geçmektedir. Derya’nın öyküsü, yalnızca yılanlardan değil, onların ardındaki korkudan kurtulma çabasını da simgeler.