Uzay araştırmaları ve Mars’a insan göndermeyi hedefleyen projeler, son yıllarda bilim dünyasında en çok konuşulan konulardan biri haline geldi. İnsanlık, bu gezegene ayak basma hayalini gerçekleştirmeye çalışırken, bilim insanları da uzun süreli uzay yolculuklarının insan vücudu üzerindeki etkilerini daha iyi anlamak için yoğun çalışmalar yürütüyor. Özellikle Mars’a yapılacak olan yolculukların en az altı ay sürmesi beklenirken, uzayda geçen zamanın dokularımız, organlarımız ve genel sağlığımız üzerindeki etkileri de merak konusu. Uzmanlar, bu zorlu yolculuk sırasında en riskli organımızın hangisi olduğunu ve insan vücudunun maruz kalacağı potansiyel sorunları araştırıyor.
Uzayın boşluğu, Dünya'daki yaşamın gereksinimlerini karşılamaktan oldukça uzaktır. Uzun süreli uzay yolculukları, insan vücudunun çeşitli yönlerini olumsuz etkileyebilir. Bu etkiler arasında kas erimesi, kemik yoğunluğunda azalma, zihinsel sağlık sorunları ve en önemlisi radyasyona maruz kalma gibi ciddi durumlar yer alır. Özellikle kas ve iskelet sistemi, mikro yerçekimi nedeniyle önemli derecede zarar görebilir. Dünya'daki yerçekimi altında alıştırmalar yapmayan astronotlar, uzun süre uzayda kaldıklarında kas kütlelerini kaybetme riski taşırlar. Ayrıca, kemik yoğunluğunda da yüzde 1 oranında azalma gerçekleşir. Uzayda geçirilen her ay için kemik yoğunluğu normalde yirmi yıl boyunca yaşam süresiyle kıyaslanabilecek bir seviyede azalır.
Radyasyon ise yine dikkat çeken bir diğer konudur. Uzayda, Güneş’ten gelen parçacıklar ve kozmik radyasyon, insan vücudunu tehdit eden etmenler arasında ilk sıralarda yer alır. Uzun bir Mars yolculuğu için astronotların maruz kalacağı toplam radyasyon dozu, Dünya'daki yılda alınan radyasyon dozunun çok daha üstünde olabilir. Bu durumda en riskli organlarımızdan biri, vücudun DNA’sının hasar görmesine ve potansiyel kanser riskinin artmasına neden olabilecek olan beyin olarak öne çıkmaktadır.
Uzun süreli uzay yolculuklarının insan beyni üzerindeki etkileri, bilinç ve bilişsel fonksiyonlarla ilgili endişeleri de beraberinde getirir. Mikro yerçekiminde geçen zaman, beynin işleyişini olumsuz etkileyebilir. Uzun süreli izole yaşam koşulları da, psikolojik sağlığı tehdit edebilir. Uzayda bulunma süresi arttıkça, astronotlar sosyal izolasyon ve uzun dönem stres yaşayabilirler. Beyin, vücudumuzun merkezi sinir sistemi olarak, duygusal ve bilişsel işlevlerimizi kontrol eder. Bu nedenle, uzayda yaşanan zorluklar ve stres, yalnızca fiziksel sağlığımızı değil, aynı zamanda ruhsal sağlığımızı da etkileyecektir.
Üstelik, bazı son çalışmalar, uzayda geçirilen zamanın beyindeki gri madde yoğunluğunda azalmaya neden olabileceğini göstermektedir. Uzun süre uzayda kalan astronotların zihin refleksleri, öğrenme ve hafıza süreçleri tehlikeye girebilir. Bu bağlamda, uzay yolculuğu üzerindeki etkilerini araştırmak ve bu riskleri minimize etmek adına yeni teknolojilere ve medic olarak tanımlanan uygulamalara yönelik aç kalan faydalı senaryolara ihtiyaç vardır.
Sonuç olarak, Mars’a yapılacak uzun süreli yolculuk, insan vücudu üzerinde pek çok ciddi etkiye neden olabilir. Radyasyon etkileri, kas erimesi, kemik kaybı ve en önemlisi beyin fonksiyonlarının riske girmesi, dikkat edilmesi gereken başlıca konulardır. Uzayda geçireceğimiz zaman dilimini daha iyi geçirebilmek için geliştirilmesi gereken yöntemlere, teknolojilere ihtiyacımız var. Beyin sağlığını öncelikli hedef olarak belirlemek, astronotların uzaydaki görev sürelerini daha sağlıklı bir şekilde tamamlamasına yardımcı olacaktır. Bilim insanlarının bu konuda yaptığı araştırmalar, gelecekte Mars’a yapacağımız yolculukların hem fiziksel hem de psikolojik olarak daha az riskli olabilmesi adına büyük önem taşımaktadır.